İbrahim BİRELMA

Ahmet Dervişoğlu 1935 yılında Gönen’in Akçapınar köyünde doğdu. 1959’da İTÜ Elektrik Fakültesinden mezun oldu. 1965’te ABD İllinois Üniversitesinde “Dr.” unvanını aldı, 1969’da doçent, 1975’te ise profesör oldu. 1987-1996 döneminde İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi dekanlığı yaptı. 17 Eylül 2000’de emekliye ayrılıp 2013’e kadar Yeditepe Üniversitesi’nde görev yaptı.Doğan Cüceloğlu’nun Ahmet Dervişoğlu’yla yaptığı sohbetlerin yer aldığı “Dervişin Aklı” kitabından seçtiğimiz bazı görüş ve düşünceleri paylaşmak istiyoruz.

– Türk toplumunun temel problemlerinden birisi özgüven eksikliğidir.
– Eğitimin temel amaçlarından birisi, öğrencinin yeteneklerini, kim olduğunu tamı tamına söylemek olmalıdır. Eğitim, sen busun diyebilmeli. Bir insanın yeteneklerini keşfedeceksin ve yeteneklerinin limitine kadar götüreceksin.
– Takip ettiğim ilke, “Kendini bil ve çıkabildiğin yere kadar çık.”
– Umarım bu kitabı okuyanlar şöyle der, “Bir köy çocuğu her türlü zorluğu yenip, yukarıya kadar çıkmış; bana yolunu da gösteriyor ben de çıkabilirim.”
– İnsanları seveceksin, onlara elinden geldiği kadar yardım edeceksin ve adil olacaksın.
– Süleyman Demirel, Çoban Sülü, Başbakan, Cumhurbaşkanı. “Cumhuriyet nedir?” diye soruyorlar. “Cumhuriyet benim” diyor. Cumhuriyet olmasaydı böyle bir serüven olmazdı. Bu benim için de geçerli. O yüzden devletten maaşların azlığından hiç şikayet etmem. Vergimi kuruşu kuruşuna kadar öderim.
– Bir çocuğun hayatının anlamlı yönde değiştirmen senin de hayatını anlamlı kılar.
– Daha iyi daha yaşanabilir bir dünya oluşturmak için herkes kapısının önünü temizlemelidir.
– Bir insanın kendisine olan saygısını devam ettirebilmesi için bildiği doğruyu söylemesi ve yapması lazım.
– Kusursuz insan arama; insanda kusur arama.
– Gelişmiş insan, adalet duygusu yüksek, kıskançlık duygusu zayıf olandır. İnsan kıskanmakla kalmayacak başkalarının meziyetlerini yüzlerine karşı, açık yüreklilikle söyleyecek. Marifet iltifata tabidir. Ulus olarak bu özelliğimiz yeteri kadar güçlü değil. Türkiye’de herkes bunu yapsa mutluluk ortalamamız yükselir.
– Bir ülkenin bir numaralı sorunu, her öğrencinin yetenekleri doğrultusunda tırmanabileceği yere kadar tırmanmasına imkan sağlamaktır.
– Kişiler tırmanabilecekleri yere kadar tırmanırsa o ülke de yükselebileceği yere kadar yükselir; değilse ülke geri kalır.
– Günümüzde bir ülkenin gücü, sahip olduğu nitelikli eleman sayısıyla ölçülüyor. Bu, asker sayısından da doğal kaynak zenginliğinden de önemli. Nitelikli elemanları da esas itibariyle üniversiteler yetiştiriyor. Onun için üniversitelerin iyi olması, ülkenin iyi olmasında çok önemlidir.
– Bir kimse sana karşı çok iyiyse, sakın onun çok iyi olduğuna karar verme. Herkese karşı da iyi mi? Çünkü, başkalarına karşı kötüyse, hiç umulmadık zamanda sana karşı da kötü olur.
– Ülkemizde işi ehline verme mekanizması iyi çalışmıyor, fakat “bu suçtur” diyene pek rastlamadım. Yani toplum, kayırma sebebiyle ehil olmayanların işe alınmasına yeteri kadar tepki göstermiyor. Liyakat, Türkiye’nin bir numaralı sorunu.
-Akıl başkalarının tecrübelerinden ve kendi tecrübelerinden yararlanarak, doğru karar verebilme yeteneğidir. Akıllılık derecelerine göre, insanlar üç gruba ayrılıyor: A, B ve C. A grubundakiler hem kendi hem de başkalarının tecrübelerinden yararlananlar. B grubundakiler başkalarının tecrübelerini reddedip yalnızca kendi tecrübelerinden yararlananlar. “Tekerleği yeniden keşfedenler” de deniliyor bunlara. C grubundakiler de, başkalarının tecrübelerinden de kendi tecrübelerinden de ders almayanlar ki, bu gruptakiler çoğunlukta gibi.
– Sosyal adaletçilik özünde şudur: İnsanlar zayıf duruma düşmesin, düşerlerse hile yaparlar. Yapan da yapmasına sebep olan da bedel öder. Geliri mümkün olduğu kadar eşit dağıt. Dağıtmazsan ne olur? Bunlar çok zengin olsun, bunlar çok fakir olsun; bak nasıl kavga çıkıyor. Zayıf düşen adam hile yapar, çok çeşitli şekillerde seni rahatsız eder.İnsanların zayıf düşmemesi için yardım edeceksin yani yol göstereceksin, çalışsaydı, zayıf düşmeseydi demeyeceksin.
– Eğitim için yapılan harcama en değerli yatırımdır, ülke için, gelecek nesiller için en değerli yatırımdır. Kendi çocuğun için seve seve harcayacaksın, bir de bir başkasını da okutacaksın.
– Türkiye’de ortalama eğitim süresi 7 yılmış, buna “orta ikiden terk toplum” diyorlar ve dünya sıralamasında 169 ülke arasında 108’inciyiz. Yani çok kötü durumdayız. Hem ortalama öğrenim süresi çok düşük, hem de öğretim kalitesi düşük. Bu ülkemiz için yaşamsal öneme sahiptir. Bu rakamlar herkes tarafından bilinmelidir. Hükümet hem ortalama süre hem de kalite için hedef koymalı, her yıl hedefin neresinde olduğumuzu açıklamalıdır.
-Bir kişi bir tek öğrencinin dahi hayatını olumlu yönde değişmesine büyük katkı yapmışsa o kişinin hayatı da büyük anlam kazanmış olur. Bu nedenle, durumu uygun olan herkese insanların hayatına dokunma çabası içinde olmasını öneriyorum.
– Bir insan yeni şeyler öğrenebiliyorsa, öğrendiklerini başkalarına da öğretip hayat geçirebiliyorsa, gençtir, yaşı isterse seksen olsun, isterse kırk olsun “ben artık öğrenemiyorum, kafam basmıyor” diyorsa yaşlanmıştır, ister kırk olsun, isterse seksen. Yani diğer bir deyişle, yaşamak demek, sürekli öğrenmek demektir.
– Toplumun iyi taraflarını behemehâl ortaya çıkarıp söylemek mecburiyetindeyiz, buna Türkiye’nin ihtiyacı var. Anadolu insanının çok bilgelikleri var; çok bilgece, çok insanca davranıyor. Ekmeğini paylaşıyor, kalbini paylaşıyor, yardım ediyor sana, seviyor, “Hoş geldin, beş gittin” diyor. Hayat zaten sevgi. Bu çok değerli bir şey. “Bana sevginin ne lüzumu var diyemezsin ki…

(Doğan Cüceloğlu, Derviş’in Aklı, Prof. Ahmet Dervişoğlu ile Sohbetler, Remzi Kitabevi, Mayıs 2016)